Adriyatik’in gizli cevheri: Arnavutluk(1)


Kuzey Arnavutluk’taki Shengin, Durres ve Vlore ile seyre başlayalım...

Slovenya’dan denizde teslim aldığımız yeni teknemizi, rotamız üzerindeki bütün ülkelerin liman ve koylarını gezerek getirmeye karar verdik. Yelkencilerin uğramayı pek tercih etmediği ve bize göre ‘hak ettiği ilgiyi göstermediği’ Arnavutluk kıyılarını rotamıza ekledik. Kuzeyden güneye Arnavutluk seyir notlarımızı iki bölüm halinde siz sevgili denizsever dostlarımızla paylaşmak istiyoruz. Hazırsanız, Kuzey Arnavutluk’taki Shengin, Durres ve Vlore ile seyre başlayalım...       

YAZI: Öncü Göçebe

Karadağ’ın en güneyindeki son gümrük kapısı Bar’ın taş iskelesinden ayrılıp Arnavutluk’un kuzey tarafından ilk giriş noktası olan Shengin’e (Shengjin, Şingin) doğru yol almaya başladık. Yaklaşık 32 deniz mili süren yolculuğumuzun sadece 12 milinde yelkenle yol alabildik. Karadağ’a girişte ödediğimiz seyir vergisinin süresinin son günü olmasaydı, Karadağ’da iki gün daha kalıp güzel kuzeyli rüzgârı bekleyebilir ve bütün yolculuğu arkamızdan bizi itecek rüzgârın verdiği yelken kuvvetiyle yapabilirdik.

Türk vatandaşlarına 180 gün içinde 90 günü aşmayacak seyahatler için vize uygulamayan Arnavutluk’ta tekneyle giriş işlemleri için acente tutmak zorunlu. Biz de varmadan önce giriş işlemlerimiz için Frrokk Bey’le irtibata geçtik. Acente hizmeti için 50 euro, liman için gecelik 10 euro fiyatı kabul ettik. Teknemizin 2,25 metre derinliğe ihtiyacı olduğunu söyleyerek limanda yanaşacağımız iskelenin derinliğini defalarca teyit ettirdik. Yanıt olarak iskelede en az 3 metre derinlik olduğu cevabının gerçeği yansıtmadığını iskeleye yanaşırken teknenin burnunda göreceğimiz 1 metre derinlikte anladık, salmamızın dipteki yumuşak kumlarla küçücük öpüşmesi ile anında tornistanla limanın dışına attık kendimizi.

Limanın hemen yanında yüzlerce metre uzunluğundaki kumsalın yaklaşık 300 metre açığında, dalgakıranın üzerindeki yat kulübü kafesinin hizasında 7 metre derinliğe gönderdiğimiz demirimize kendimizi emanet edip limana botumuzla çıkmayı planladık.

Demirimizi kumluk dibe iyice saplayarak fundalamamızın hemen ardından yanımıza botlarıyla gelen Arnavut sahil güvenliği ülkeye giriş yapıp yapmadığımızı sordu. 

(41° 48’ 49.0” K-19° 35’ 47.3” D)

Acentemiz Frrokk’un bizi iskelede beklediğini söyledik. Göndere çektiğimiz Türk Bayrağı’ndan mıdır bilinmez, bize çok sıcak ve yardımsever davrandılar. Kendi botumuzu indirmemize gerek kalmadan hem bizi iskeleye taşıdılar hem polis arabalarıyla giriş işleminin yapılacağı ofise götürüp getirdiler. Frrokk biraz ilginç bir kişilik ama o da çok sıcak davrandı bize; liman derinlikleri konusunda teknemizi attığı tehlikeden dolayı kızamadık kendisine.

Shengin fazla kalabalık olmayan ancak Arnavut turistler için popüler bir şehir. Sahil boyunca dizili kafe ve restoranlar komşu Avrupa ülkelerine kıyasla daha ekonomik ancak son birkaç yıl içinde fiyatlar Arnavutluk’ta da hızlıca artmış. Çarşıdaki ana cadde üzerinde birbirine yakın en az altı-yedi bakkal ve süpermarket görünce, tekneye dönmeden yiyecek içecek alışverişimizi yaptık. Marketlerde kuruyemişten baklagillere Türkiye menşeli onlarca ürün bulunuyor. Ancak yerel ürünlere göre fiyatları oldukça yüksek. Uzun zamandır hasret kaldığımız ayçiçek çekirdeğinin 100 gramlık paketinden iki paketi 3 euro ödemeyi göze alarak sepetimize attık.

Demirlediğimiz koy denize ve dalgalara açık olmasına rağmen gecemiz rahat geçti.

Durres

 

Rota Durres

Kuzeyden güneye yolculuğumuza ertesi gün devam ettik ve 30 mil yelken seyri ile Arnavutluk’un en eski ve en büyük ikinci şehri Durres’e ulaştık.

Durres, büyük kargo gemilerinin ve dev yolcu gemilerinin her gün girip çıktığı oldukça büyük bir liman. Limanın güney kenarındaki beton iskelelerini derme çatma bir marinaya çevirmişler. Derme çatma dediğime bakmayın, iskele oldukça sağlam, elektrik ve su var ancak yanaşırken iskele kenarındaki demir halkalara ve taş çıkıntılara dikkat etmek, usturmaçaları dikkatli ayarlamak gerekiyor. Bir diğer önemli konu da limana girerken sahilden yüzlerce metre açığa kadar sıralanmış 2-4 metre arası sığlıklar. Durres Limanı’na girerken, burnu geniş dönerek kırmızı ve yeşil şamandıraların arasından dikkatlice geçmek şart!

Durres

 

Limana girmek istemezseniz, yüzlerce metre kumsal sahildeki 3-4 metre derinlikte demirde de gecelemek mümkün ancak sahilin güney, batı ve kuzey, bütün hakim rüzgârlara açık olduğunu, sadece sakin havalarda ve biraz sallanmayı göze alarak demirde kalınabileceğini unutmamak gerek.

Durres Christian Marina 15,75 metre teknemiz için gecelik 55 euro fiyat verdi. Bize biraz pahalı geldi ama resepsiyondaki marina görevlisi bu ücrete elektrik, su ve liman başkanlığına her gün için ödenmesi gereken 25 euro liman vergisinin dahil olduğunu, gecelik ücreti sadece 50 euro’ya düşürebileceğini söyledi. Kabul edip üç gece kaldık.

Marina görevlisi ile devam eden sohbetimizde marinanın Arap yatırımcılara satıldığını, önümüzdeki yıllarda marinanın oldukça modernleşeceğini ve yapılacak modern rezidans ve mağazalarla marinanın Porto Montenegro gibi oldukça yüksek kalite bir yaşam merkezi haline getirilmesinin planlandığını öğrendik. Birkaç yıl sürmesi beklenen projedeki birçok rezidans şimdiden satılmış bile.

Durres’te kaldığımız süre boyunca tarihi Venedik kalıntılarını, amfi tiyatroyu gezdik. Çok fazla savaş geçirdikleri için mi, yoksa iyi bakmadıkları için mi bilmiyoruz ama kalıntılardan pek görülecek bir yapı kalmamış maalesef. Yan yana birçok küçük börekçinin olduğu Durrah Caddesi’ne denk gelmek ve bolca börek yiyerek kahvaltı yapmak bizi oldukça mutlu etti. Geleneksel İri Lokantası’nda yediğimiz kelle paça ve sulu yemekler, sahibinin İtalyan olduğunu öğrendiğimiz Sema Restoran’da yediğimiz uygun fiyatlı deniz ürünleri tabakları Durres’in bizde bıraktığı diğer olumlu izlenimlerle hafızamızdaki yerini aldı.

Kokomani Şarapevi

 

Marina ön bürodaki görevli günlük 40 euro ücret karşılığı araba kiralamamıza yardımcı oldu. Araba biraz yaşlıydı ancak Arnavutluk’ta olması tavsiye edilen kapsamlı bir sigorta poliçesi bu fiyata dahildi. Günübirlik gezi için 40 dakika mesafedeki Tiran’a doğru yola koyulduk. Durres-Tiran arası üçer şeritli otoyol yeni ve trafikte hiç zorluk çekmedik. Skanderbeg Meydanı, Hacı Ethem Bey Camii, saat kuleleri ve kale içindeki kafeler Tiran’ın görmeye değer yerleri. Enver Hoca zamanında yapımına başlanmış ve nükleer saldırılara dayanıklı olduğu belirtilen sığınaklara ise kapıdan bakıp yürüyüşümüze devam ettik. Şehirden tepeye çıkan teleferik ve tepe manzarası oldukça ilgi çekici görünüyordu ancak şehir gezisi bizi yormuştu ve sağlı sollu ağaçların gölgelediği Murat Toptani Caddesi üzerindeki kafelerden birine oturup çınar ve servi ağaçlarının gölgesinde dinlenmeyi tercih ettik.

Durres’e dönerken uğradığımız Kokomani’de şarap tadımına katıldık ve dört farklı şarabı atıştırmalık tabak eşliğinde yudumladık. Şişe fiyatları 7 ile 10 euro arası değişen butik şaraplardan iki şişe aldık.

Tiran

 

Turkuazı seven solugana katlanır

Bir sonraki sabah demirimizi toplayıp kuzeyli hakim rüzgâr ve akıntıyı arkamıza alarak 55 deniz mili mesafedeki Vlore’ye (Vlora, Avlonya) doğru sekiz saat sürecek yelken seyrimize başladık. Vlore kentinin 8 mil açığındaki Sazan Adası doğal park olduğu için gece konaklamak yasak. Biz de sancağımıza aldığımız adada mola vermek yerine 1 mil mesafeden gözlemleyerek gece karanlığına kalmadan seyrimize devam etmeye karar verdik. Arnavutluk’un özellikle bu bölgesindeki denizlerde savaş zamanından kalma mayın ihtimaline karşı 8 saatlik seyrimizi oldukça dikkatle önümüzü gözleyerek yapıp Vlore’nin batısında Karaburun’un kuzey ucundaki Shengjergj Koyu’na girdik. Daha önceden burada mola veren yelkenci arkadaşlarımız koydaki tonoz şamandırasına bağlanarak gece kaldıklarını belirtmişlerdi. Ancak biz tonoz şamandırası göremedik. Koya girdikten sonra doğu tarafında 8 metre derinlikteki bir kum havuzuna demirimizi saplayıp 45 metre zincir bırakarak koyda geceledik. Bizim hemen arkamızdan bir başka tekne daha koyda demirleyince tanışamasak da yelkenciler arasında pek rağbet görmeyen bir ülkenin ücra bir koyunda iki tekne olmak bize huzur verdi. (40° 25’ 93.1” K-19° 20’ 00.2” D) 

Koy kuzeyli rüzgârlara açık. Gece bir miktar solugan aldı ama bizi pek rahatsız etmedi. Ertesi gün koyun turkuaz renkli berrak sularında biraz daha fazla yüzebilmek için bir gece daha kalmaya karar verdik. Bu kararımızın ne kadar yanlış olduğunu ikinci gecemizde anladık. Koyun aldığı şiddetli solugandan dolayı değil uyuyabilmek, yatakta yatabilmenin bile neredeyse imkansız olduğu derecede sallantılı bir gece geçirdik. Shengjergj Koyu ve benzeri bakir koylarda yüzebilmek bizi hep mutlu ettiğinden bir gece iyi uyuyamamak bizi üzmedi. ‘Gülü seven dikenine katlanır’ sözü vardır ya, bakir denizleri seven rüzgârına, dalgasına ve zaman zaman uykusuz gecelere katlanacak. 

1912 yılında Arnavutluk’un bağımsızlık antlaşmasının imzalandığı Vlore şehrinin görülmesi gereken en önemli noktaları turkuaz sulara girebileceğiniz kumsallar, tarihi şehir merkezi, bağımsızlık meydanı, bağımsızlık müzesi ve palmiye ağaçlarının süslediği İsmail Kemal Caddesi olarak listelenebilir.  

Doğu yönüne doğru 7 mil mesafedeki Vlore kent limanının hemen dışında doğu tarafındaki sahilde demirde kalmak veya Vlore Körfezi’nin 6 mil güneyindeki Arnavutluk’un şimdilik tek modern marinası diyebileceğimiz Orikum Marina’da gecelemek bu bölgedeki diğer konaklama alternatifleri olarak düşünülebilir. Önümüzdeki ay Arnavutluk’un daha turistik olan Himera ve Sarande kentlerindeki duraklarımızla devam edeceğiz...

Sürecek...

Tiran