O ada senin, bu ada benim


Her yıl bir-iki ay ayırıp bölüm bölüm gezmek lazım. Yaklaşık kırk yıldır adalarda yelken açmama rağmen buralara ancak gelebildim.

Yazı: Alim Sür

Naviga'nın Temmuz 2013 sayısında yayınlanmıştır.

Ay Strati Adası’nda güne erken başladık. İlk işimiz marketten bulduğumuz yapışkan fare tuzaklarından bolca almak oldu. Bunların bir kısmını teknenin muhtelif yerlerine davetsiz misafiri yakalamak için koyduk. Liman polisinden çıkışımızı aldıktan sonra aborda olduğumuz iskeleden çözülüp limandan ayrıldık. Rüzgâr tam karar kuzeydoğudan esiyor, yelkenlerimiz dopdolu Sporades Adaları’na doğru hızla yol aldık. Öğleden sonra Piperi Adası’nı iskelemizde bırakarak Pelagos Adası’na vardık.

Bu adalar ulusal park niteliğinde olduğu için yerleşim yok. Sadun Boro ağabeyimiz buralara bol vakit ayırmamızı tavsiye etmişti, biz de tavsiyesine uyarak Pelagos Adası’nın kuzey yakasında yer alan Planitis Koyu girişine yöneldik. En geniş yeri 80 metre olan geçidin sonunda bizim Ölüdeniz’i andıran harika bir lagün gözlerimizin önüne seriliverdi. İçerde bir tur attıktan sonra doğu yakasında 4 metre suya demirimizi funda ettik. Kıyıları yer yer pırnal ve çam ormanlarıyla kaplı bu lagünde keçilerden ve martılardan başka kimse yok. Huzurlu bir sessizlik hâkim. Dünya seyahatimiz esnasında Venezuela’daki Chimana Grande Adası’nın güzel koyuna burası çok benziyor. İlk görüşte çok sevdiğimiz bu yerde çok güzel günler geçirdik. Bota atlayıp sırtı çektik ve bol bol zargana yakaladık. Bu sayede soframızdan tarifini sonraki sayfada bulacağınız çiğ balık da eksik olmadı.

 

Zarganaların yanı sıra tekneden sallandırdığımız oltalardan bize yetecek kadar tavalık balık yakalayınca keyfimize diyecek kalmadı! İkinci günden itibaren demir yerimiz kalabalıklaştı ama herkes bulunduğu yerin nadir güzelliğinin farkında olduğu için özellikle geceleri büyülü ortamı bozmadı. Biz de ışık kirliliğinin sıfır olduğu bu güzel koyda uzun süredir özlediğimiz yıldızlı gecelerin tadını çıkardık.

Bir sabah kalmaya doyamadığımız Planitis’e veda edip adanın güneybatısındaki Kira Panayia adında başka güzel bir koya geçtik; pırıl pırıl sularda melanurları, kefalleri kovalayarak şnorkelle yüzdük. Sonbahar olduğu için etrafta fazla tekne yoktu, böyle olunca da bulunduğumuz gibi küçük koylarda bağlanmak sorun olmadı ama yazın buraların ana baba günü olduğu aşikârdı. Artık vaktimiz daralıyordu. Önümüzde uğramak istediğimiz daha bir sürü ada vardı. Pelagos’tan ayrıldıktan sonra 25 mil güneybatıdaki Skopelos Adası’na dümen tuttuk. Yazın iğne atsan yere düşmeyen bu adanın ününü duymuştuk, lakin bir türlü kısmet olup gidememiştik, şimdi burayı görmek için en uygun zamandaydık.

Skopelos Adası

Uzun Alonnisos Adası’nın doğu sahilleri boyunca hafif rüzgârla salına salına yelken yaparak Skopelos Adası’na vardık. Aslında kıyıya yakın seyir yaparak geçtiğimiz bu ada gördüğümüz kadarıyla çok güzeldi, hele tepedeki Patitiri şehri hayli ilginç görünüyordu. Ama o ada senin, bu ada benim dersek kışı buralarda geçirecektik!

Yelkenleri indirip girdiğimiz Skopelos Limanı mevsim dolayısıyla tenhaydı, uygun bir yere bağlandık. Bulunduğumuz yerden şehir renkli evleri, dar sokakları, çınaraltı kafeleri ve tavernalarıyla oldukça hoş görünüyordu. Yazın buraların cıvıl cıvıl insanlarla dolup taştığını hayal etmek zor değildi. Çıkıp şehirde bakımlı dar sokaklarda dolaştık. Akşam yemeği için bir tavernayı gözümüze kestirdikten sonra liman polisine gidip giriş yapmak istedik. Görevliler giderken uğramamızı söyleyince tekneye döndük.

Skopelos’ta fazla kalmadık. İki gün sonra eksilen kumanyaya takviye yaptık ve giriş-çıkış işlemleri için liman polisine uğradık. Evrakları bırakıp bir saat sonra tekrar uğramamızı söylediler, etrafta biraz dolaşıp ofise gittiğimizde dört memurun şaşkın şaşkın ellerinde bizim evraklarla dolaştığını görünce oturup bekledik. Tam bir saat sonra sabrım taştı, neler olduğunu öğrenmek istedim. Utana sıkıla makbuzu bulamadıklarını söylediler. Bunun üzerine ben şaka yollu “Makbuz yoksa liman ücretini ödemek yok” deyince gülerek “Evet” dediler. Bunun üzerine ben de “Bu limana zaten biz hiç gelmedik” deyince hepsinde müthiş bir rahatlama hissettim!

Evraklarımızı alıp gülerek ofisten ayrıldık. Bu arada giderayak ahbap olduğumuz Yunanlı bir yatçıdan Platinis Koyu’nda kidonya ve bir çeşit istiridyeden bolca olduğunu öğrenince, neredeyse geldiğimiz onca yola acımayıp geri dönecektik! İskeleden çözülüp limandan çıktıktan sonra hafif rüzgârla motoryelken Evia (Eğriboz) Adası’na doğru yol almaya başladık. Volos Körfezi’ni sancağımızda bordalayıp Evia arasındaki geçide vardığımızda akıntı bizim lehimizeydi, güzel yol yaptık. Ancak körfezi geçtikten sonra hızımız kademeli olarak düştü. Yunanistan’ın Girit’ten sonra ikinci büyük adası olan Evia tam 160 kilometre uzunluğunda bir ada. Öyle bir günde falan geçilecek gibi değil.

Adanın kuzey sahilleri yemyeşil. Zeytin ağaçları dağların yamaçlarına kadar yükselip yerini çam ağaçlarına bırakıyor. Havaya, taze sıkılmış zeytin kokusu hakim. Artık akşam olmak üzere, bir demir yeri bulmak lazım. Ana karaya yakın Akladhi Limanı’ndaki barınak uygun gibi görünüyor, lakin yaklaşınca buranın balıkçı tekneleri ile dolu olduğunu gördük. Kıyıda çok dik inip derinleşiyor. Çaresiz batıya doğru yola devam ederek Rahes Köyü önlerine geldik. Alargada demirli tekneler arasında uygun bir yere demirledik. Sabah kaldığımız yerden yola revan olduk. Niyetimiz 50 mil yol yaparak Evia Adası’nın en büyük şehri Khalkis’e akşam olmadan varmak. Burada ada anakaraya 40 metre yakınlaşıyor. Açılır bir köprü iki yakayı birleştiriyor.

Özellikle sonbahar, kış aylarında köprünün açılması için bazen birkaç gün beklemek gerekebiliyor. Kıyıya paralel seyir yaparak Khalkis’e yaklaştık. Tam köprüye 1 mil kala iskele motor tekleyerek stop etti. Sancak motorla yola devam ederken hızlıca yaptığım kontrolde yakıt göstergesi olmayan iskele mazot deposunun boşaldığını gördüm. Türkiye’den bu yana mazot takviyesi yapmamıştık. Evia’da ikmal yapmaya planlıyorduk. Bu durumda sancak motor da her an stop edebilirdi. Hemen dümeni anakaraya kırıp bir koya ulaşıp demirledik. Botu suya indirip mazot bidonlarını alarak Khalkis’e gidip mazot ikmali yaptım. Şehirde iki gündür bekleyen bir yatçıdan bu akşam köprünün açılacağını öğrendim. Tam gaz tekneye dönüp ikmal yaparak motorları çalıştırıp demir aldık. Khalkis şehrine hızla yaklaşmaya başladık.

Zarganadan çiğ balık

Zargana, çiğ balık için bizim en çok tercih ettiğimiz balıklardan. Ayrıca hazırlaması çok kolay. Orta boy balıkların derisini soyup fileto çıkardıktan sonra küçük parmak büyüklüğünde parçalara ayırıp, tuzlu az sirkeli suda 20 dakika bekletin. Suyu süzülüp limon suyunda da yarım saat dinlendirdikten sonra üzerine iri taneli karabiber, bir tutam kekik ekin ve sızma zeytinyağı gezdirin. Buzlukta bir süre soğutup biraz dereotu serpiştirip servis yaparsanız, nefis lezzette bir meze olur.