Tarihe tat katan sergi
İYK’dan yeni sergi: Deniz Gastronomisi: Seyahatlerin Altın Çağı (1880–1970)
İstanbul Yelken Kulübü, deniz kültürünün zarafetini ve tarihini yansıtan özel bir sergiye ev sahipliği yapıyor.

19’uncu yüzyıl sonu ile 20’nci yüzyılın ikinci yarısına uzanan süreçteki dönem gemilerinde yaşanan görkemli yemek kültürünü ve lüks seyahat alışkanlıklarını gün yüzüne çıkaran sergi, Atlantik ve Akdeniz hatlarında sefer yapan buharlı gemilerdeki menüler, yemek salonları ve zarif sofra adabı; o dönemin sosyal yaşamına ve estetik anlayışına ışık tutuyor.

Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan tarihlerde II. Abdülhamid, Hidiv Abbas Hilmi Paşa ve Mustafa Kemal Atatürk’ün deniz üzerindeki davet sofralarına da değinen sergi, denizcilik tarihinin incelikli ve görkemli bir kesitini gözler önüne seriyor.
Kulübün Fenerbahçe Burnu2ndaki binasında 7 Aralık Cuma günü saat 19:30’da kapılarını açan sergi, 7 Aralık tarihine dek gezilebilir.

Kulüp; Dr. Seyhun Binzet’in fikir öncülüğünde Dr. Arhan Apak, Ayşe S. Altan, Barış Eymen, Deniz Akyıldız, Simla Okay, Dr. Şehib Türkay tarafından geliştirilen titiz araştırma ve sergileme sürecinde deniz sporlarına ve köklü deniz kültürüne olan bağlılığını bir kez daha ortaya koyuyor.
İYK’nın konuyla ilgili paylaştığı metinde ise dönemle ilgili şu bilgiler yer alıyor.
1880–1970 yılları arasındaki bu dönem, I. Dünya Savaşı’nın çalkantılarına rağmen aristokrat sınıf için seyahatlerin altın çağıydı. Lüks seyahatin iki ana aracı trenler ve buharlı gemilerdi.


Lüks Seyahat Yolları ve Sofralar
Demiryollarında, Londra–Paris–İstanbul hattındaki Orient Express ve Rusya steplerini aşan Trans-Sibirya Ekspresi en bilinen örneklerdi. Deniz yollarında ise Avrupa’yı Amerika’ya bağlayan Atlantik Hattı, Amerika’yı Hint Okyanusu ve Pasifik’e ulaştıran Pasifik Hattı ile İstanbul ve Kahire’yi Londra/Paris’e bağlayan Akdeniz Hattı başı çekiyordu.
Günümüzde lüks bir restoranda üç-dört ana yemek seçeneği sunulurken, o dönemin seyahatlerinde sofralar zengin ve bol çeşitlidir; konuklar yemeklerin tadını uzun süre boyunca çıkarırlardı. Tüm mönüler mutlaka Fransızca yazılır, ancak ana yemekler İngiliz İmparatorluğu geleneğinin izlerini taşırdı.
Gemi ve trenlerde sunulan akşam yemekleri, Londra’daki Buckingham Sarayı, Kahire’deki Shepheard’s Oteli, Bombay’daki Taj Mahal veya Saint Petersburg’daki Astoria gibi dünyanın en görkemli mekânlarında verilen ziyafetlerle eşdeğer kalitedeydi. Yemek salonları ihtişamlı, klasik müziğin sürekli çaldığı, romantik bir atmosfere sahip yerlerdi.

Osmanlı ve Cumhuriyet Döneminde Lüks
Bu ultra lüks yaşam tarzı, Osmanlı İmparatorluğu’nu da etkiledi. II. Abdülhamid’in ve Hıdiv Abbas Hilmi Paşa’nın muhteşem sofraları ile Cemal Paşa’nın, Avusturya veliahdını Ertuğrul Yatı’nda ağırladığı görkemli kahvaltı bu dönemin izlerindendir.
Cumhuriyet döneminden hafızalara kazınanlar ise Mustafa Kemal Atatürk’ün Moda açıklarında İngiltere Kralı VIII. Edward’ı Ertuğrul Yatı’nda ağırlaması ve yaşamının son günlerinde kavuştuğu Savaronna’da yenilen yemeklerdir.
Sergimizi zenginleştirmek amacıyla, bu döneme ait demiryolu seyahatlerini dışlayarak deniz yolculuklarına ait mönüleri ve gemilerdeki yemek kültürünü yansıtan görselleri sizlerle paylaştık. Fransızların “Güzel Dönem” (Belle Époque) adını verdiği bu yılları yaşayanlara ise “Güzel Dünya” (Belle Monde) deniyordu.
Denizcilik tarihinin bu enfes ve zarif dönemini sizlere sunmak istedik.



